SEVMEYİ SEVENLER YALNIZLIĞA DA AŞIK OLURLAR.

Çok sevdiğim bir film sözü var : "Eskiden gökyüzüne bakar, yıldızlar arasındaki yerimizi merak ederdik. Şimdi yere bakıp topraktaki yerimiz için endişeleniyoruz." ( Intrestellar)
Hepimiz ondan geldik, tekrar ona döndürüleceğiz. Vücutlarımızdan çıkarılacağız . Post modern klasiklerde yalnızlık temasını işlerken yazarlar hep modern dünyadaki bir bireyin yerini işlerler. Kalabalıklar,insanlar,gruplar,topluluklar arasında yalnız kalması gibi.
İşin dürüst tarafı : Ben yalnızlığı seviyorum.
Tamam hepimiz bir yerlerde elbette ki başka bir canlı ile,başka bir insan ile etkileşim kurmaya muhtacız. Ben bizi rahatlatacak,o gruplaşmalardan ve fikir karmaşalarından, gıy gıydan biraz da olsa zihnimizi dinlendirecek o pozitif yalnızlığı seviyorum. Eskiden yalnız kalınca çok üzülürdüm, ama şimdi benim işime yarayacaksa bazen seviniyorum bile. Tabii bu hala yalnız kalınca başıboş insanların dırdırından kurtulduğum anlamına gelmiyor. Hala başım biraz şişiyor anlamsız konuşmalardan ve tüfekten çıkan saçmalar gibi savrulan laflardan ama olsun :)

Ben bir adam tanırım : Toplumu o kadar cahil,o kadar hiddetli,o kadar yobaz,o kadar cani, o kadar kana susamış ki... Bir komutan tanırım,bir haberci tanırım,bir baba tanırım,bir eş tanırım,bir dede tanırım,bir başkan tanırım o toplumun güneşi oldu; toplumunu bir karıncayı ezmekten korkar hale getirdi. Kolay olmadı : Kimse ona inanmadı, dinlemedi. Deli,sihirbaz,kahin,düzenbaz dediler. Onu taşladılar,acı çektirdiler. Ona inanan insanlara da zulmettiler. Aç kaldı,karnına taş bağladı,dostları hatta ailesi ona yüz çevirdi. Tarihte en çok iftiraya uğramış adamdı o. Büyük imparatorluklar vardı, asıl o yedi düvele karşı savaşmıştı. İnsanlara zulmeden o küçük kabile topluluğu en merhametli medeniyet oldu. O adamın yarattığı zihin inşası yüzyıllardır o küçük kabile topluluğunu büyülttü de büyülttü.. Ben öyle bir lider tanıdım ki, öl dese ölürdük ! Sanmayın ha, insaniydi o ! Ne firavundu ne de nemrut, bizden biriydi o da. O da sizler gibi acı çekti, depresyonda denebilecek bir evredeydi. O da bizim engelleri aştığımız gibi aştı zorlukları. Olağanüstü bir yetki ve makama da sahip olmadı. Zaten onun da gözünde hiç böyle şeyler yoktu. Sizi tanıştırayım : Dünyanın en büyük ve en önemli insanı ! Onun gibisi tarihte hiç gelmedi ve asla gelmeyecek .
Onun konuşulacak o kadar çok yönü var ki, ama burada bahsedeceğim yönü aslında ruhunuzu terbiye etmenin tek metodunu ondan öğrenmemdir. Bir adam tanırım ki, o da cahil ve kan çıkaran narsist toplumundan bıkmıştı. Tıpkı dünyadaki neredeyse her gencin ve her insanın bir evrede hayattan bunaldığı gibi. Bunu başta sindiremedi, ve en sonunda nihai bir yöntem izledi: Kendini bütün insanlardan uzak bir dağın üstünde eski bir mağaraya attı. Amacı öyle meditasyon falan da yapmak değildi. Sadece kendini başka fikirlerden soyutlayarak kafasını dinledi . Ki bence bunu yapması hayatını değiştiren en büyük şey olmuştu. Benim de önerim şu: Hepimiz hayatımızın bir bölümünde bunalım evresine girdik bile ki çok büyük ihtimalle çoktandır bu girdaptan çıkamıyoruz. Ben de ben dahil olmak üzere tüm insanlığa şu tavsiyeyi veriyorum : Madem hepimiz hayatımızın bir bölümünde bu evrenin içindeyiz, o zaman yine hepimiz hayatımızın bir bölümünde kendimizi insanlardan soyutlayalım. Hepimiz hayatımızın bir evresinde kendimizi ve ruhumuzu terbiye etmek için bir sığınak bulmalıyız. Hepimizin kendine has bir Hira Mağarası olmalı. Hepimizin kendine has bir Nur Dağı olmalı. Bırakın kendimizi bir dinlenmeye verelim. Yalnızlığa ihtiyacımız var.
Demek sevmek ve aşık olmak istiyor, romantik olmak istiyorsun ? İşte tam sana göre bir yar,bir sevdicek,bir hayat arkadaşı : yalnızlık. Madem hayatını bir şeyleri sevmeye adadın,ilk önce yalnızlığı sev. Çünkü ben seviyorum.Yalnızlık,bizim gerçek hayat arkadaşımız. Kendimize baktığımızda bu evrende ne kadar değersiz olduğumuzu görürüz sadece. Madem kainatta bu kadar küçüğüz,bari bir iz bırakalım ! Benim söylediğim iyi bir sözüm var : İnsanlar ve dünya hep değişir. Ama değişmeyen tek şey insanın kendi özverisiyle yarattığı şeylerdir. Bu şeyler tıpkı bir kar tanesi gibi birikir ve uçsuz bucaksız diyarlara nam salar. Evrende kendilerine yer edinirler. Özetle yalnızlıktan o kadar da korkmuyorum,hayatımın ebedi yalnızlık dışında bir evrede yapayalnız olmasından o kadar da çok endişe duymuyorum. Çünkü bunu kabullendim.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

DÜNYANIN EN ZOR (!) EYLEMİ : DÜŞÜNMEK

ARAMAYA MUHTACIZ.

TENKİT ,TAHLİL , TERTİP VE ÖĞRENİLENLER... ( BU DÖNEM İÇİN )