YAPRAKLAR
"Yeryüzünün öğretmeni olmak için gökyüzünün öğrencisi olmak lazım."
Aliya İzzetbegoviç
Bir zamanlar bir köyde bir koyun tüccarı varmış. Bu adam koyunlarından bazılarını satmak amacıyla köyünden çıkıp daha uzak köylere gitmeye karar vermiş. Bu adamın gurbete giden amcasından emanet bir topal buzağı da varmış.Yolculuğa giderken bu topal buzağı yanına alamazmış. Onu ahırında bırakmak zorundaymış. Onu, yere kazık çakıp bir iple ipin bir tarafını ona diğer tarafını kazığın ucuna bağlayarak ahırında bırakmış. Tüccar yola çıkmış, ve tam o sırada şeytan ahırın içine girmiş. Şeytan, " Şu ipi gevşeteyim de inek kaçsın tüccar üzülsün" diye düşünmüş. İpi gevşetmiş ve görünmez olup olacakları izlemeye ve beklemeye başlamış. Tüccar güzel bir ticaretten dönünce ahırında ineğin olmadığını görünce başlamış ağlamaya. Çünkü amcası gurbetten dönünce ineği Sarıkız' göremeyince zor duruma girecekmiş. Sarıkız'ı satmayı düşünüyormuş zaten. Ayrıca inek de amcasına onun annesinden miras kalmıştı. Amcasından korktuğu için ona yalan söylemeye karar vermiş. Bir yerden ucuz fiyata Sarıkız'a çok benzeyen başka bir inek almış. Amcasına vermiş. Tüccar sonradan kendi kendine "Kör şeytan !" demiş.
Amcası da bu ineği başka bir çiftçiye satmış. Sattığı çiftçi de bu ineği kendi damadına düğün hediyesi olarak vermek istemiş. Fakat düğünden önceki son gece bir dikkatsizlik edip ineği hasta etmiş. İnek oracıkta can vermiş.Çiftçi bu durumu ailesinden saklamak istemiş. Gün doğumuna yakın hemen geniş ovalardan başka bir inek almış. Düğün zamanı damadına hediye etmiş. Birdenbire kendi kendine " Kör şeytan !" demiş. Fakat o çiftçinin de bilmediği bir şey varmış : Ovadan çaldığı inek aslında ilk başta ahırdan kaçan Sarıkız'mış. Ve Sarıkız ormanda başıboş gezerken bir elmas yutmuş. Damat, sarhoş olduğu bir gece birdenbire düğün hediyesi gelen bu ineği karısından habersiz kesmek istemiş. Fakat bunu yaptıktan sonra çok pişman olmuş. Çünkü bu inek eşinin babasından onlara hem maddi hem de manevi bir hediyeymiş. Birdenbire kendi kendine " Kör şeytan !" demiş. İneğin içinden çıkan elması sarhoşken ve şaraplıyken fark etmemiş. İneğin artıklarını elmasla beraber bir kovaya koyup sabah atmak düşüncesiyle yatağına gidip uyumuş. Gelin bu seslere uyanmış ve ortalığı karıştırmış. Kovanın içindeki elması fark etmiş ve güzelce temizlemiş. Sabahleyin bu elmasın varlığını kocasından ve ailesinden gizlemiş. Niyeti elması bozdurup çarşıdan kendisine fistan almakmış. Çarşının yolunu tutarken birdenbire kendi kendine "Kör şeytan !" demiş. Tam dükkana girdiği sırada onunla beraber köyün haydutları da gelmiş. Dükkanı soyarken elması saklamaya çalışan kadını öldürmüşler. Kadının ölümüne tüm köy yas tutmuş. Bütün bunları izleyen şeytan kendi kendine " Aman, cehenneme giderken yanlışlıkla odun almayayım. Bu kör oğlu kör hayvanlar yanmalarını da benden bilirler. Daha da dünyaya müdahale edersem tövbe !" demiş.
SON
Hikayem bitti ama söyleyeceklerim bitmedi. Bir ipin gevşemesi bile öyle oluyorsa o zaman niye tüm bunlar ? Neyi değiştireceksin ? Şu gökleri mi ? Süzülen şu yaprakları mı ? Şu dut ağaçlarını mı değiştireceksin ? Yoksa bu mısır koçanlarını mı ? Buğday çelenklerini mi sökeceksin ? Şu sesleri de mi yok edeceksin ? Yoksa sen, sen şu yağmurları mı kurutacaksın ? Yetti bu kadar, şu kainatta zerre kadar bir şeyi değiştirmiyorum kardeşim zorla mı !
Pırpırlı Şiir
Uyandım baktım ki bir sabah,
Güneş vurmuş içime;
Kuşlara, yapraklara dönmüşüm,
Pır pır eder durur, bahar rüzgârında.
Kuşlara, yapraklara dönmüşüm;
Cümle âzâm isyanda;
Kuşlara, yapraklara dönmüşüm;
Kuşlara,
Yapraklara.
Orhan Veli
GERÇEK SON
"Hayat olması gerektiği gibi değildir,olduğu gibidir. Onu değiştiren yaşama biçiminizdir."
Mevlana
Yorumlar
Yorum Gönder