EVRENİMİZİN HASSAS AYARLARI

 Descartes'in dediği gibi : "Bir sepette birden fazla elma varsa çürük elma ve sağlam elmaları görmek için teker teker alıp geri koymaya gerek yok, sepeti tamamıyla boşaltın ve büyük resme bakın". Bir internet alışveriş sitesinde bir telefon alacaksanız özelliklerini, kapasitesini, rengini ve daha onlarca özelliğini filtreleyerek 4300 seçeneği bire indirebilirsiniz. Evrenin sonu olacağını genişlediğinden ve bir süre sonra içine çöküp yok olacağından biliyoruz. Bir sonu olduğu gibi bir başlangıcı da vardır. Big Bang'in kozmolojik radyoaktif kalıntıları özel aletler ve teleskoplarla  keşfedilmiştir. İlk önce bir gaz bulutu ( nebula) olan evrende gezegenler ve yaşamla kendisi oluşmuştur. İlk neden kuramı felsefi olarak da zorunludur. El-Gazzali'ye göre bize sonsuz süre de verseler yine de sonsuza kadar sayamayız ve saymayı bitiremeyiz. Çünkü her defasında yeniden bir sonraki basamağa geçeriz. Aynı şey tersi için de mümkündür ve sonsuza kadar da geriye sayamayız. Evren ezeli olsa bile bir noktada duramayız ve belirsiz kılınır. Evren bir düzen içindedir ve bu düzenin kusursuz işleyişine hassas ayarlar deriz. Hassas ayarlar bir şeyin olma ihtimallerini inceler. 4 temel kuvvetin olasılıklarına bakalım :
1. Kütle Çekim Kuvveti : Kütle çekim kuvveti olmasaydı hidrojen ve helyum bir araya gelemez ve yıldızlar oluşamazdı. Yıldızlar olmasaydı karbon, kalsiyum, demir gibi gezegenleri oluşturan ağır metaller oluşamazdı. Elementler ve kimya oluşamazdı. Kimyanın olmaması demek yaşamın da olmaması demektir.
2. Elektromanyetik Kuvvet : Atomların oluşmasını sağlayan ve elektronların protonların etrafında dönmesini sağlayan manyetik kuvvettir ve bu kuvvet olmasaydı atomlar oluşamazdı. Kimyasal bağlar oluşamazdı. Işık oluşamazdı ve yaşam da yine oluşamazdı 
3. Güçlü Nükleer Kuvvet : Atomu oluşturan nötronları, protonları oluşturan kuarkları bir arada tutan kuvvettir. Bu kuvvet olmasaydı hidrojen dışında hiçbir atom oluşamazdı. Kimya oluşamaz ve yaşam oluşamazdı.
4. Zayıf Nükleer Kuvvet :  Bu kuvvet olmasaydı atomun çekirdeğindeki radyoaktif bozuntuları engellediği için yıldızlar yakıtlarını yakamaz, elementler oluşamaz, kimya oluşamaz, yaşam oluşamazdı.
Ve bu kuvvetler olduğu gibi, bir de bunlar hassas ayarlardadır. Eğer ki kütle çekim sabiti 10 üzeri 60'da 1 kadar azalsa evrende futbol topundan daha büyük hiçbir gezegen oluşamazdı. Eğer ki kütle çekim sabiti 10 üzeri 60'da 1 kadar artsa bu sefer de oluşan büyük gezegenlerde canlılık oluşmazdı çünkü yer çekiminin şiddetinde parçalanarak kendi içlerine çökerlerdi.
Kozmolojik Sabit, evrenin genişleme  hızıdır. Bu 10 üzeri 120'de 1 olarak artsaydı evren âdeta etrafa saçılır ve ne madde, ne yıldızlar, ne elementler ne de yaşam oluşmazdı. Eğer 1 kadar azalsaydı evren kendi içine  çökerdi ve ne atomlar ne de yıldızlar oluşmayıp yaşam da olmazdı.
Başlangıç entropisini ele alalım : Kütle enerji dağılımının yaşama izin verecek şekilde dağılımı 1/10'10'123 'tür. Fizik tarihinde görülmüş en yüksek rakamdır. 1 birim bile farklılık gösterilse yaşam oluşamayacağından o değerler ayarlanılmıştır ve yaşama uygun haldedir. Kainata baktığımızda zerrelerden yıldızlara kadar, mikroevrenden makroevrene kadar her şeyde kurulu, tasarlanmış ve hassas ayarlarla donatılmış bir düzen vardır. Ölümlerin, hastalıkların, depremlerin, savaşların,yıldız patlamalarının olması düzenin olmadığı anlamına asla gelmez.Çünkü düzen, belli kanunların olması ve bu kanunlara uyulması sonucu oluşması demek olan  kavramdır. Fizik kanunlarının olması ve bizim bilim yapabiliyor olmamız bile düzenin işaretidir. Kütle çekim, elektromanyetik, ısı teması gibi kanunların bulunması ( yürürlük) ve bu kanunların işlemesi ( kurallara uyulması) düzeni gösterir. Yani düzenin işlemesi için kuralların olması ve onlara uyulması gerekir. Bunların olması için de otoritenin düzenin bozulmaması için tek olması gerekir. Bir yerde iki belediye başkanı, iki kaymakam, iki vali, iki muhtar olamaz. Böyle olsaydı düzen bozulurdu ve o zaman kaos çıkardı. 
Mantık ilminin kıyas metoduna göre günlük yaşamdan çıkarılan " Yapan Bilir, Bilen Elbette Konuşur" kaidesiyle evrenin işleyişine bakarız. Günlük hayatta basit bir telefon aldığımızda bile içinde mekenik ve dijital işlevini anlamamız için yanında kullanım kılavuzu verilir. O telefonu üreten firma, o telefonu üreten mühendislerin o telefonu o mühendislerin herkesten daha iyi bildiğini kabul eder ve mühendislerinin çizdiği taslaklar ve grafiklere beraber en iyi kullanım kılavuzunun yine sadece üreten mühendisler tarafından herkesten ama herkesten iyi tasarlanılacağını bilir. Araba, uçak, oyuncakta bile kullanım kılavuzu bulunur. Hassas ayarlanmış ve kanunlara tabi tutulan evrenin de içinde insanların ve varlıkların gelme nedeni gibi önemli felsefi sorulara yanıt, evrenin ilmi derinliği, yaratıcılığın mahiyeti, kıssalar ile medeniyetlerin gelişimine örnekler de bunu destekler. Günümüzde bazı bilim keşiflerinin önemine bakalım :
 
1924 yılına kadar Newton, Aristotales, Kant gibi insanlar evren hakkında birçok görüş sundu.
Statik evren teorisi sunulmuştur. Oysaki evren hareketlidir.Bu görüşü Bruno, Galileo gibi insanlar da savunmuştur. Evrenin sınırlarının sabit olduğunu savunanlar, sınırsızca sonsuz olduğunu savunanlar ve bunu asla anlayamayacağımızı savunanlar tarafından atılan bu görüşler destekledi. Fakat Aleksandr Fridman, Georges Lemaître genişeyen evren teorisini sunmuş ve statik evren teorisini reddetmişlerdir. Amerikalı astronom Edwin Hubble, geliştirdiği Hubble teleskobuyla gökyüzünü incelerken yıldızların ve galaksilerin sürekeli olarak birbirlerinden uzaklaştığını fark etti. Ve bunun üzerine lakabı "Bilimin Seyrini Değiştiren Adam" olmuştur. Birbirinden sürekli uzaklaşan evren sürekli genişleyen evren demektir.

1971 yılında ultrason cihazı geliştirilmiş ve 1974 yılında embriyoloji alanında tanınmasıyla bir bebek batın duvarı karanlığı, rahim duvarı karanlığı ve amniyon zarı karanlığı olarak 3 karanlık evrede gelişir. 

Demir sanılanın aksine bir madendir fakat bu maden yüzyıllar önce gökten yani başka yıldızlardan dünyaya inmiştir. Demir çok yüksek sıcaklıklarda oluşur. Bu sıcaklıklar Güneş'te bile yoktur. 6000  derece sıcaklığı  olan Dünyada oluşması imkansızdır. Güneş' in merkezi 15.000000 derece sıcaklıkta olmasına rağmen demir yine oluşmaz. Çok sıcak yıldızlardan dünyaya inmiştir. Novaların ve süpernovaların patlayarak içindeki demirin evrende yayılması ile Dünya' ya demir iner. Demir, aynı zamanda insanlığa ve medeniyetin gelişmesindeki somut faktörlerden en önemlisidir. Demir, tüm dünyada üretilen metallerin %95'ini oluşturur. Otomotiv, gemicilik, binaların yapı bileşeni, havacılık gibi pek çok alanda kullanılır. 

Atmosferin tabakasında zehirli gazlara karşı koruyucu bir katman vardır.

Kıtaların kayması ve hareketi, dağların da sabit olmadığını açıklar. Bu, yer kabuğunun hareketinden kaynaklanır. Yer kabuğu kendinden büyük manto tabakası üzerinde adeta yüzer. Pangaea isimli Güney Kutbu'nda bir büyük kara parçasının parçalanmasıyla 500 milyon yıl önce çıkan kıtalar yılda birkaç kez santimetrelik hızlarla yer değiştirirler.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

DÜNYANIN EN ZOR (!) EYLEMİ : DÜŞÜNMEK

ARAMAYA MUHTACIZ.

TENKİT ,TAHLİL , TERTİP VE ÖĞRENİLENLER... ( BU DÖNEM İÇİN )