HEPİMİZ BİRER DON KİŞOT'UZ.
Ölümsüz gençliğin şövalyesi,
ellisinde uydu yüreğinde çarpan aklına,
bir Temmuz sabahı fethine çıktı
güzelin, doğrunun ve haklının :
önünde mağrur, aptal devleriyle dünya,
altında mahzun, fakat kahraman Rosinant'ı.
Bilirim,
hele bir düşmeyegör hasretin hâlisine,
hele bir de tam okka dört yüz dirhemse yürek,
yolu yok, Don Kişot'um benim, yolu yok,
yeldeğirmenleriyle dövüşülecek.
Haklısın, elbette senin Dülsinya'ndır en güzel kadını yeryüzünün,
sen, elbette bezirgânların suratına haykıracaksın bunu,
alaşağı edecekler seni
bir temiz pataklayacaklar.
Fakat sen, yenilmez şövalyesi susuzluğumuzun,
sen, bir alev gibi yanmakta devam edeceksin
ağır, demir kabuğunun içinde
ve Dülsinya bir kat daha güzelleşecek...
Nazım HİKMET
Miguel De Cervantes'in yazdığı " Don Kişot" adlı kitabı hepiniz duymuşsundur. Ama Türkiye'de özellikle çocukların daha çok konuşması gerek bu eseri. Ben en son 11 yaşımda okumuştum bu kitabı. Şimdi de okuyunca anımsadığım âlemler ötesi farkındalık beni düşlerimin ritmik dizeklerine doğru üflemiş gibi hissettim. Ve bunu neden bu kadar sevdiğimi bu yazıda olabildiğince kısaca anlatmak istiyorum. Her şey özneldir. Evet, romanımızın genel bölüğü şöyle : Alanso veya Keseda adıyla bilinen soylu bir bey oldukça cömert ve zengin bir efendiydi.Bir evde kalmış yeğeni, bir yaşlı kahyası, bir hizmetçisi vardı. Çoğunlukla arkadaşlarıyla sohbet etmeyi, ava çıkmayı ama en çok da şövalye romanları okumayı severdi. Lakin bu şövalye romanları okuma işini korkunç derece abarttı. Gözleri kanlanmaya ve yavaş yavaş sanrılar görmeye başladı. Arkadaşları berber Nikolas ve Papaz Efendi yakın dostları Don Alanso için epey endişeleniyorlardı. Ve komik kahramanımız bir şövalye olmaya ve dünyayı zalimlerden arındırıp mazlumları kurtarmaya karar verir. Ahırındaki cılız arı Rosienta'yı ; dededen kalma paslı silah,zırh ve tolgayı kuşanır. Ve yanına onun para hesabını yapacak, çamaşırlarını taşıyacak, soylu olmayan dövüşlerde kavgaya girecek ve ona yoldaşlık edecek olan köydeki bir çoban olan Sanço Panza'yı alır. Sanço Panza hikayedeki 2. önemli karakterdir.
Evet değerli okuyucularım. Kitabı genel olarak aktardıysam neden sevdiğim kısımlarına geçelim.
1 : Gerçeklik ve Düşlerin Ayrımını Yüzümüze Çarpan Bir Büyü !
Hikayede onunla gelmesi için ona bir ada vaat eden Don Kişot ( yeni adını kendisi koydu) Sanço Panza'yı yanına alarak hem gülünç, hem de büyüleyici maceralara çıkar. Güya devleri yenmiş ( yeldeğirmenlerini dev sanarak tabi), aslanları dize getirmiş ve aylak takımlarını dövmüş. Ama aynı zamanda deliliğini yaşadığı maceralardaki karşılaştığı insanların iç diyaloglarından da hayal aleminden geçecek dünyaya ve hayatın zorluklarına geçiyoruz : fakirlik, kavgalar, ayyaşlık, zalimlik, sınıf ayrımları, kölelik, efendilik, cinsiyet ayrımcılığı gibi konular. Romanımızda çoğu yerde krallıklardan, şatolardan, barlardan geçiyoruz. Ama aynı zamanda fakir hanlardan, tarlada çalışan kölelerin olduğu arazilerden, köylü kızlarına yapılan zorbalıklardan, okula girmeyen çocukların bulunduğu kasabalardan yolculuğumuz geçiyor. Yazar aslında çok akıllı bir adam ve toplumun gerçeğini gizli gizli 2. bir mesaj veriyor : Orta Çağ'ın karanlığı. Ve deli olmasına karşın Don Kişot adlı karakter geçek iyiliği simgeliyor. Yazar burada da ister deli olun ister akıllı, ister din adamı ister arazi sahibi iyi ve cömert bir insan olmadıktan sonra batsın senin efendiliğin !
2 : Kitabı Okurken Bir Sürü Disiplinin Bileşiğinde Oluştuğunu Görüyoruz
Yazar Orta Çağın kraliyetlerini, soylularını, Hristiyanlığı iyi bir şekilde aktarmış. İspanya'nın bileşkenlerini çok iyi aktarmış. Hanlarını, köylerini, adalarını, insanlarını, dini kalıplarını betimleyerek okuyucuya aktarıyor. Sanki bir psikolog, bir sosyolog, bir tarihçi, bir haritacı gibi okumamıza fırsat veriyor yazar. Özellikle bulunduğu yerin tarihini ve coğrafyası iyi bildiğini gösteriyor. Sınıf tabaklarını genel çıkarımda sosyolojik olarak değerlendiriyor.
3 : Don Kişot'un Psikolojik Savaşı
Ama en çok değinmek istediğim disiplin psikoloji. Bilir misiniz bilmem ama Psikolojide Don Kişot sendromu adı verilen bir kişilik bozukluğu bile var. O kadar etkilemiş toplumu ve sosyal bilimleri. Bir karakterin nasıl delirdiğine ve motivasyonunun nasıl olduğunu izliyoruz. Don Kişot aslında bu romanları okumadan önce de cömert ve iyi bir adamdı. Ama ona kahraman olma ve insanların onun farkına varması motivasyonu ile bu iyiliksever yönü alevlendi ve harlandı. Sanki bir psikolog olarak hastamızın belirtilerini inceliyormuşuz gibi değil mi ?
4 : Mizahın Etkileyiciliği
Bu romanda mizah kavramı yüzeysel değil. Bir iki harf fazla eklense diyaloglar bile, insan pratik ve o çağı yansıtan komedileri fark edince bir sevinç yaşıyor nedense. Mizah kavramı zekice yapılan ve temeli atılan terimlerle Don Kişot'un deliliği ile Sanço Panza'nın saflığı birleşince uzun olmasına rağmen romanı erkenden bitiresiniz geliyor.
5: Karakterler
Don Kişot'un okuduğunuzda ve derinliğini keşfettiğinizde evladı olmamasına rağmen Sanço Panza'ya iyi bir babalık yaptığını ve cesaretini kullanarak iyiliğin ne kadar kolay olduğunu gösteriyor. Felsefesi bu işte Don Kişot'un : Eğer sen yardım etmek istiyorsan ve ve cesursan, seni devler bile yenemez ! Kötülüğe sessiz kalırsan sen de kötü ve korkak olursun ! Ayrıca Sanço Panza'yı okuduğumuzda içimizden birşeyler buluyoruz. Saf olması ve en önemlisi köylü olduğunu her seferinde gururla söylemesi sınıf ayrımcılığının nasıl biteceğini çözümünü veriyor bize.
Yorumlar
Yorum Gönder