EĞİTİM NASIL DAHA İYİ OLABİLİR ?
Eğitim, refah anında bir süs, felaket sırasında bir sığınaktır.
Aristotoles
Bugüne kadar hep yaşamın "genel" çıkarımları hakkında yazı yazdım. Yüzeysellerdi. İtaat ettiricilerdi. Fakat bu yazı sadece bir "tavsiye" yazısı olacağı için yazımda bu kadar sert söylemlerde bulunmayacağım çünkü yaptığım bilimsel ölçüdeki ve sosyolojik araştırmalar yetersiz. Öncelikle eğitim denen kavram, ilk medeniyetlerdendir. Milattan öncedir. İlk okul yanlış hatırlamıyorsam Antik Yunan'da Atinda'da ortaya çıkmıştı. Düzenli eğitim sistemi ve zorunlu eğitim ise ilk defa Prusya'da 2.Frederik döneminde 1763 yılında çıkarılan "Genel Okullar Yönetmeliği" ile 5-13 yaş grubundaki çocuklar için uygulanmıştır. Okuma, yazma, matematik, müzik ve dini retoriksel eğitim verilmiştir. Bense, Türkiye'deki eğitim sisteminden ve nasıl düzeltilebileceğinden bahsedeceğim. Öncelikle bir eğitimde ve öğretimde bireyin dış dünyaya hazırlanması ve kolektif amaçlardan ziyade bireyin kendi hayatını yaratması önemlidir. Örneğin, Finlandiya gibi. Öğrenciler bilimsel ve ağır içeriklerden ziyade kendi hayatlarına kendileri karar verebilmeli ve ilk önce felsefi normlara ağırlık verilmelidir. Bizim eğitim sistemimizdeki en kötü şey hiç kuşkusuz "ezberdir". Ezber, bir eğitimdeki temel yapıyı çürütür. Psikolojik ( yani bilimsel) olarak da öğrenci sıkılmış ve sıkışmış hisseder. İyi yetişmiş bireyler iyi bir topluma gider. İyi bir toplumun 3 özelliği olmalıdır bana göre : Ahlaken iyilik, bilgili olma ve bildiğini aktarma, iradesel olarak azmini korumak. Bunlardan biri bile olamasa o toplumun eğitim sistemi kötüdür. Şahsen size daha iyi ülkelerin eğitim sisteminden örnekler vererek kolaya kaçmak istemem. Türkiye 81 milyon falan. Gidip de Finlandiya ile aynı sistemi uygulayacak değiliz. Türkiye bence ilk olarak eğitime özel üniter devlet özelliğinden taviz vermeli. Eğitimi bölmeliyiz. Demek istediğim şu: o şehrin, o köyün, o okulun ihtiyaçlarına ve öğrenci sayısına göre ders sayısı, öğretmen sayısı, personel sayısı hatta o yerin sosyoekonomik ve psikolojik şartlarına göre gelen soru türleri bile değişik olmalı. Sınav konusunda ise, sınav sadece gerekli olduğunda öğrendiklerimizi ölçmeli. Ezberlediklerimizi değil. Yani demek istediğim, eğitimde merkeziyetçiliği kaldırmalıyız. Aslında okullarda öğretilen şeylerde sıkıntı yok. Kötü olan şey,öğretilme şekillerinin kötü olması. Öğreten kişiler konuyu "anlaşılabilir" şekilde öğretmiyorlar. Çünkü öğrenciler bir yapboz parçası gibidir. Her parça birbiriyle birleşemez. Arada çıkıntıları olan parçalar olacaktır.Bunun, biyoçeşitlilikten farklı yoktur. Örneğin kaçınız edebiyat dersinin veya yazım kurallarının gerekli olduğunun sebebini buldunuz ? Aslında bunlar günlük yaşam için çok gereklidir. Edebiyat, bir hitabet biçimidir ve birçok felsefi, tarihi, coğrafi hatta dolaylı yoldan deneysel bilim dallarına katkı sağlar. Ve yazım kuralları olmasaydı, birçok makale veya bilimsel yazı ya da felsefi öğretiler iyi ve net bir şekilde aktarılamazdı. Bu derse minnet borçluyuz. Veya matematik, bu dersi hiç sevmememe karşın bunun günlük hayattaki somut içerikli ve en işe yarayacak konunun bu ders olmasını kabulleniyorum. Ayrıca matematik de mantıktan mantık da felsefeden türemiştir ve insanı sorgulamaya yöneltir. Olasılıktan tutun da integrale kadar her konusu önemlidir. Kötü olan, öğretilme biçiminin yerlerde olduğudur.Birçok neden sorusuna cevap veremezler ve derin kavramamıza yardımcı olamazlar bu dersi öğretenler.Türkiye'deki bu otoriter eğitim yapısı bozulmadıkça eğitim sınavlardan ibaret olacaktır. Bu da kötü bir gerçek olmasına karşın doğru. Sinirlenseniz de sinirlenmeseniz de bunu kabul etmelisiniz.
Yorumlar
Yorum Gönder