DOĞDUĞUM GÜNDEN BERİ GEZDİĞİM KASABA
Şey, bu yazının bir gezi yazısı olması gerekiyormuş. Ben hayatımda belli başlı ve tarihi mekanları gezdim. Ama bunlar çok kısıtlı ve hayallerim sadece Trakya ile sınırlı değil. Ama gittiğim yerleri de çok az hatırlamakla beraber aynı duyguları bu beyaz metin tabanına dökemem. Ben de doğduğumdan beri seyyarı olduğum Büyükyoncalı'yı yazmaya karar verdim. Bu dar lakin ucu açık sokaklar size hiç hazzedemeyeceğiniz kadar nostaljik ve -kabul etmek zorundayım- melankolik hissettiriyor. İnsanları cana yakındır. Ama fazla samimi olunca da yakanızı bırakmazlar. Belli bir eğlence kültürü vardır. Ve bu kültürün standartları bazen burayı yaşadığımız çağa nazaran pek de modern yapmıyor. Bu çarpık çurpuk dizayn edilmiş çatlak ve kirli kaldırım taşları bana şu şiiri hatırlatır hep : Sokaktayım, kimsesiz bir sokak ortasında; Yürüyorum, arkama bakmadan yürüyorum. Yolumun karanlığa saplanan noktasında, Sanki beni bekleyen bir hayal görüyorum. Kara gökler kül rengi bulutlarla kapanık; Evl...