Kayıtlar

Şubat, 2025 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

DOĞDUĞUM GÜNDEN BERİ GEZDİĞİM KASABA

 Şey, bu yazının bir gezi yazısı olması gerekiyormuş. Ben hayatımda belli başlı ve tarihi mekanları gezdim. Ama bunlar çok kısıtlı ve hayallerim sadece Trakya ile sınırlı değil. Ama gittiğim yerleri de çok az hatırlamakla beraber aynı duyguları bu beyaz metin tabanına dökemem. Ben de doğduğumdan beri seyyarı olduğum Büyükyoncalı'yı yazmaya karar verdim.  Bu dar lakin ucu açık sokaklar size hiç hazzedemeyeceğiniz kadar nostaljik ve -kabul etmek zorundayım- melankolik hissettiriyor. İnsanları cana yakındır. Ama fazla samimi olunca da yakanızı bırakmazlar. Belli bir eğlence kültürü vardır. Ve bu kültürün standartları bazen burayı yaşadığımız çağa nazaran pek de modern yapmıyor. Bu çarpık çurpuk dizayn edilmiş çatlak ve kirli kaldırım taşları bana şu şiiri hatırlatır hep :  Sokaktayım, kimsesiz bir sokak ortasında; Yürüyorum, arkama bakmadan yürüyorum. Yolumun karanlığa saplanan noktasında, Sanki beni bekleyen bir hayal görüyorum. Kara gökler kül rengi bulutlarla kapanık; Evl...

BAĞLILIK

Günlerdense kırkikindiydi, O tufan dilsiz bir taaruz, Suretiniyse hissedince, Bana her gün ulu bir nevruz. Sedan en huşulu pak ezgi, Gözlerin,gözlerin merhamet; Yokluğun nalet bir sefalet, Dökülen yaşlar dizgi dizgi. Ebedi;sustum,sustum,sustum; Sen diyarlardan ayrılınca, Oluk oluk ak mermer düzdüm, Koştum; "sen" yolunda kan kustum. Eşelediğimiz tez arklar, Ne şan ne kudret ne de hiddet, Yalnız şereftir ulu makam; Altın bülbüller,cıvıl şarklar ! Şakakların adem elması, Leplerin bir kiraz çiçeği; Fıkdanın ile sınanma ki, İmtihan olma yürek yası.  

OYUNCAKÇI

 Ben ( evvela dokuzu yaşlarımdayken) sokaklarda yaşlı ve bunak arslanların (!) nargilelerinden  öttürülen dumanlar gezerken, kasaplar  okka okka tarttıkları 200 gramcık etlerle kedileri  besledikten sonra kıskançlık ile kendilerine de pay alan köpekler sevinç naraları atarken, züccaciyeciler elalem ile pazarlık tartışması yaparken ; nadide annem ve aziz olmakla beraber ağırbaşlı olan babam sanırım başıboşluğumdan illallah etmişlerdi benden. Ben ise başıma buyruk kara saçlı kara gözlü bir oğlan olarak tek derdim sokakta arkadaşlarımla azıcık bir zaman dahi daha fazla oynayabilmekti. Arkadaş bulmak hiç de güç değildi. Sokağa bir çıktınız mı, mektepte teneffüsteyken kızıl adem elmalarını andıran kirazların olduğu ağaçların bulunduğu bahçede azıcık dolaştınız mı sizin ayağınıza  gelen yiğitler göreceksiniz. Ben onlarla ne oynasam, ne yesem, nereleri gezsem nihayetinde aldığım zevk el-ruhumun en yüksek doruk noktalarına yükselirdi. Hiç gitmediğimiz yerlere gider, sığ...

İHTİYAÇ

 Son birkaç haftadır hastayım. Kıştan ötürü normal  tabii. Maalesef algınlık boğazlarıma da yansıdı.Eski sesim gitti ve yerine ölümü bekleyen bir tutsağın sesi geldi sanki. Size bunu tarif edemem ama bu, bu berbat.  Boğuk ve kesik soluklu sesim yüzünden maalesef sessizlik hücresindeyim sanki. Bu ses yüzünden haliyle konuşamıyorum doğru düzgün. Kendimi ifade edemiyorum. Ne zaman konuşmaya yeltensem cümlemi tamamlayamadan boğuk ve hırıltılı bir nida çıkıyor. Sınıfta,evde,sokakta,dükkanlarda her yerde... Cevap vermek istediğim sorulara cevap veremiyorum,istediğim esprileri yapamıyorum, doğru düzgün tartışma bile yapamıyorum. Sanki herkes efendi ben de köle gibiyim. Meğer ne büyük marifetmiş konuşmak ! Bir an gelsin de sadece hiç durmadan düzgün bir sesle konuşsam diye bekliyorum. Konuştuğumun ve karşıdakinin bir önemi yok, beni dinlesin yeter. Eğer konuşmazsa insan, insanların içinde de yalnız kalır insan...  Yalnızlık öyle bir şeydir ki,  hastalık gibi yayılır ins...